26 Mayıs 2013 Pazar

Bir Küçük Yılan Hikayesi


Az sonra anlatacaklarımı lütfen yılanların öcü filmini izleyenler okumasın.
Ben de izledim aslında ama uzun zaman oldu ve kötü anıları hafızamdan silmek gibi doğaüstü bir yeteneğim vardır :D
Çünkü bu konuda bir sürü şehir efsanesi duydum ve rüyalarım kabusa dönüşecekti ki yeteneğim sayesinde kendimi kurtardım :) :P
Neyse gerçekten yılan hikayesine dönmeden mevzuya geleyim ben :
Günlerden birgün, bizim küçük tarlayı domates fidelerini ekmek için temizlerken, oyuncak bir yılan gördüm.
Oyuncak olması çok ilginç aslında, gerçekten oyuncak olsaydı kesin gerçek sanıp çığlığı basardım :)
Ama oyuncak sanmamın bir nedeni de küçük tarlamızda komşu pıtırcıkların bir yığın oyuncağı bulunması. Küçük kertenkeleden tutun danaya kadar ( at da olabilir şu an anımsayamadım ) bir yığın oyuncaklar...

Neyse ben bu oyuncak sandığım yılanı kürekle dürttüm. Allahtan elime almamışım yoksa bu fotodaki parmakçıklar benim olabilirdi. ıiyyg ...

Annem bu yılanın bir anneciği olduğunu söyledi. Çünkü yılan yavruydu sanırım, küçücük bir yılandı.
Alt resimdeki gibi küçük değil ama. Bizim tarlada bunlardan bir yığın olabilir mi acaba diye bir soru düştü aklıma. O kadar çok solucan var ki tarlada, onlar küçük birer yılan mı acaba....
Çünkü bu yılanların bir anası varsa kesin babası da vardır. Babası varsa amcası vardır. Amcası varsa kuzeni vardır. Kuzeni varsa kankası vardır..... kısaca masülale buralarda takılıyorlardır. mı acaba ?



 Aslında bir kobra yılanı olsaydı ben de bu küçük pıtırcık gibi geçer karşısına beraber dans ederdim.
Ne olcak ki benim canım can da onun ki patlıcan mı? Bit kadar kız almış koca yılanı karşısına ben de yapardım. Hangi çılgın bana engel olacaktı :)


Aslında buradaki beyamcalar gibi bir yılan hatırası fotom olabilirdi. İnsan koca şehirde kaç kere yılan görür ki hayatında. İnsan kaç kere bir küçük yılanı, kendinden bilmem kaç kat küçük bir yılanı, küçük minicik bir yılanı, küçük küçük, minik minik, kaç küçük parçaya ayırabilir ?

2 Mayıs 2013 Perşembe

Zakkum Tohumları

Geçen yaz yol kenarlarındaki zakkumlardan topladığım tohumlar çimlenmişler.
Çoktan umudu kesmiş sulamayı bile bırakmıştım, aylar olmuştu toprakla buluşalı ama ses seda yoktu..
Ama onlar havaların ısınmasını bekliyorlarmış meğer,
söyleselerdi bana bana ben onları ısıtırdım yaw :)
Zakkumcuklarımın çoğunluğu inş. sarımtırak olanlardandır.
Beyaz gibi ama sarımsıydı, kar beyaz değildi çiçekleri...

Ben yine işi garantiye almak için ayırdığım tohumları da ektim.
Hepsi büyümeyi başarırsa zakkum ormanım olacak...
yaşasın :D
Bahçe kenarına şahane çit olur onlardan,
hani bodur ağaççıklardan dikerler ya, bir de budarlar onların tepesini dümdüz...
o şekil yani,  ne hoş değil mi :))






Zakkumun tohumları çiçeklenme bittikten sonra meydana gelen kapsüllerden topladım.
Tüylü tüylü küçük tohumlar ilk bakışta uçuşacakmış hissi veriyor ama elinize alınca hissediyorsunuz tohumu.

Zakkum çok arsızmış toprağa değdiği yerde kök salarmış.
Suya konunca kölenirmiş,
miş muş diyorum çünkü bu tohumlarla beraber bir kaç dal koparmıştım,
ama suda köklenmediler malesef.
Bunun da püfü varmış:
Zakkumun kesilen yerini bıçakla birkaç santim yararak şeffaf olmayan bir kapta suda bekletmek.
Ama bu işlemler yaz sonu yapılmalıymış...

Bunu da deneyeceğim yaz hele bitsin :D
Bu zakkumların büyümesi baya bir zaman alır zaten,
bu sene umudum yok ama seneye çiçek açar mı acaba ?