15 Nisan 2014 Salı

Kapılar





Hafızam biraz sorunludur aslında. Dün ne yediğimi hatırlamam deyişi dilimize benim katkılarımla geçmiştir herhalde :) O kadar vahim yani.

Durum böyle olunca hatırladığım en eski anım dün derim, inanırsınız :) Sadece kötü anıları bilincli olarak silerim hafızamdan. Tabi arada bir kaç güzel anı da telef olmuyor değil. Ne güzel günlerim vardı ah ahh. Dün mesela, geçen hafta... :))

Neyse mevzuya gelecek olursak baya eskilere gidebiliyorum. Hatırladığım kadarıyla küçük bir pıtırcığım. Yürüyemiyorum sanırım ya da ben geç yürümüşüm, bilemiyorum. Evin orta yerinde oturuyorum. Dış kapı açık. Annem kapıda birileriyle konuşuyor. Kimler, ne konuşuyorum hatırlamıyorum. Sadece bu görüntü var kafamda. Onlara öylece bakıyorum.

Bir başkasında ise yine kapılar var. Kapının koluna erişebilmekle ilgili. Kapı koluna yetişecek kadar büyüdüğümün farkına varışım. Açabiliyor muyum bilmiyorum malesef...

Hatırladıklarım arasında ilkokula beni değilde ablamı yazdırmaları en acısıydı galiba. Ben yine annemi kapının önünde bekliyordum. Geldi ve sadece ablamı yazdırdığını söyledi... :(  Ömür boyunca hep küçük çocuk olmak nasıl bir duygudur bilemezsiniz. İlkokula nihayet gittiğim ilk gün, öğretmenimiz kendisini tanıyıp tanımadığımı sormuştu. Nerden tanıyabilirdim ki. Sanırım tam da o zaman bana taktı :)))

Okulda kapılarla ilgili bir anım da var. Okul kapısına, adını hatırlayamadığım bir sınıf arkadaşım, hızını alamayıp çarpmış, kapının camları kırılmıştı. Kendisinin de kafa göz gitti tabi. Zavallıcık...

Bütün bunları şimdi düşünsem hatırlayamazdım elbette. Ben bu mimi daha küçük bir çocukken yapmışım. O vakitler nelere kafa yorardım, anlatsam uyursunuz...

Unutmadan okulumuzda hababamdaki gibi zil vardı. Hademe merdivenlerden koşa koşa çalardı zili :) ...  Kandıralı sen de dur! Okulda herkes beni tanımak zorunda mı yaw...





14 Nisan 2014 Pazartesi

Fuzuli Masallar Diyarında




Bir varmış bir yokmuş deyip rakamlar icat edilmemişken, pirelerle develer daha baba ekmeği yiyip tembellik ediyordu..

Ben ise Uyuşuk Hayalperestin beşiğini kırmaya çalışırken, Fıdıllıoğullarının ateşoğullarından daha bebekken çaldığı Nabruta yakalandım. Tabi beni hemen zindana attırdı. Nasıl bir İnsan Yavrusu bu kadar gaddar olabilirdi acaba. Hala şoktayım, oha falan olmuştum yani...

Artık bir mahkumdum.
Zindanın en Özgür Tatlarının bizi şişmanlatmaması için iki arkadaşımla volta atıyorduk. Uzun yıllar burada olan Semi Mutlu Elleriyle bana el verince, ben de fuzuli oldum. Ortalığı bir anda Gül Kokuları sardı...



Ama her şey daha yeni başlıyordu. Bir şekilde buradan kaçıp, google dağlarının ardında yaşayan Ruhsuz Atmacanın kanadından kızıldereli başlığı yapmam gerekiyormuş. Ben heyecandan tabi ne yapacağımı şaşırmış, bin Nazla hayır derken, bir Edayla da evet evet yapabilirim diyordum.

Uzun yıllar sonra Senay Atılgan bana titreği verdi. Titrek, küçük bir yarasaydı ve sihirli sözleri söyleyince atılgan oluyordu. Artık buradan kaçmalıydım ama nasıl.
Maalesef Billur gibi zindan demirlerini kıramazdım ve gardiyan Emir Begit hiç mi hiç uyumuyordu. Zindana  bir Melodram  sindi sanki... Arkadaşlarım bana yardım etmek için birbiriyle yarışıyordu. Galip gelen, elini parmaklıklardan uzatıp kapıyı açacaktı. Yarışın galibi, kapıyı tam açmış kafasını uzatıyordu ki " Dur " dedim. " Gir içeri, kır dizini, dön önüne, kız  Sıdıka. Zeynep duyar, İlknur Akpınar görür, dayak yersin".... Ve biz yine mahkum kaldık...

Yıllar yılları kovalarken hala uzunluk ölçü birimi buğdaydı. Ne kadar volta attığımızı ölçemiyorduk bile. Bir buğdayımız bile yoktu ama zindan kediden geçilmiyordu. Nasıl ölçebiliriz acaba diye düşüncelere dalmıştım ki aklıma sihirli kelimeyi söylemek geldi. Ama söylemedim tabi, bu bir sırdı ve ulu orta söylenmezdi. Uygun zamanın gelmesini beklemeye başladım ben de...

Uygun zaman tabiki uygunsuz bir zamanda gelmedi. Tam yeri ve tam zamanıydı. Titreği avucuma alıp başladım sihirli sözleri söylemeye:

" Gölgelerin gücü adına... uç Deeptone uç... "

Minik yarasam atılgana dönüştü bir anda. Hemen duvarları yıkıp kaçtım oradan. Arkadaşlarım da kaçmıştır herhalde. Peşimdeki suvariler yakalayamadılar beni. Atılgana yetişmek o kadar kolay mı...

Güç bende artık....



Geldik bir mimin de sonuna,
gökten üç elma düşmüş, banane ....